29 Mayıs 2020 Cuma

Numeroloji - Sayıların Anlamları ve Harflerin Karşılıkları



Numeroloji

Sayıların Anlamları ve Harflerin Numerolojik Karşılıkları:

Numeroloji ilgimizi çekiyor mu? Aşağıdaki metin hemen altta verilen linkten kopyalanmıştır. Amaç iki haneli rakamların anlamlarına dair kaynağın internet ortamında korunmasıdır. Milliyet gazetesindeki ilgili yazıyı R. Hakan Kırkoğlu yazmıştır. Burada yayınlanmadan önce düzenlenmiştir. Linkin altında tek haneli rakamlara karşılık gelen rakamlar yazılmıştır. Yazı metnindeki açıklamalar Linda Goodman - Star Sings kitabından alınmış. https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/r-hakan-kirkoglu/sayilarin-gizemi-1603918
Numerolojik karşılıkları başka türlü veren aşağıdaki tablo da ayrıca iletiye eklenmiştir. Tablodaki harf karşılıkları kopyalanan açıklama yazısındakine oranla daha çok kullanılmaktadır. Karar sizin.


Harflerin rakam karşılıkları

Şimdi Linda Goodman’ın Star Signs kitabından derlenen geri kalan sayıları ve bileşik anlamlarını görebiliriz.
Sayılar 52’ye kadardır. (52 dahil).



Harflerin Sayısal Karşılıkları (İngiliz Alfabesi):

1   A, I, J, Q,Y   -   Öğretme, yaratıcılık, girişim, öne çıkmak, baskınlık.

2   B, K, R   -   Öğrenme, hassasiyet, hayal gücü, annelik etmek, ikilemler.

3   C, G, L, S   -   Uyum getirme, idealizm, büyütme, felsefe, kendini geliştirme.

4   D, M, T   -   Yazgı, mücadele, bireysellik, dik başlı olma, köşeli davranma.

5   E, H, N, X   -   Eylem, merak, hareketlilik, eleştirel olma, mantık, zeka.

6   U, V, W   -   Aşk, dişi ilke, merhamet, zevkler, yumuşaklık, ilişkiler.

7   O, Z   -   Gizem, ruhsallık, hassasiyet, gizli olana ilgi, inceleme, derinlik.

8   F, P   -   Mukadderat, deneyim ve zorla öğrenme, kontrol, kısıtlama.

Türkçe alfabede kullanılan;
Ç, Ğ, İ, Ö, Ü ve Ş harfleri sırasıyla
C, G, I, O, U ve S olarak alınmalıdır.

9   Cesaret, çatışma, hedeflere ulaşma yolunda kararlılık ve mücadele. Mars’la yakından ilgilidir. Bitiş ve başlangıçları anlatır.



İki Haneli Sayıların Anlamları: (10'dan 52'ye kadar)

10   Şans çemberi:
Kişisel isteklere göre büyük iniş ve çıkışlar. Aşırı bir sevgi ya da nefret uyandırabilir. Bu kişilerin yeteneklerini değerlendirebilmeleri için kişisel disipline ihtiyaçları vardır. İçlerindeki gücü hayal ederek gerçekleştirebilirler.

11/38   Ağzı kitlenmiş aslan, yumruk el:
Bu sayılar başkalarından kaynaklanan aldanmalara ve hilelere işaret eder. Karşılıklı durumlarla ilişkilidir. Kişinin hayatında üçüncü kişinin ya da dışsal koşulların getirdiği ayrılıklar, engellenmeler dikkat çekebilir.

12   Kurban:
Bu sayı kişinin başkalarının planları ve entrikaları yüzünden fedakarlıkta bulunulması anlamını taşır. Başkalarından gelen güzel sözlere aldanmamak, dikkatli olmak gerekir. Zihinsel açıdan endişe, aşırı duygusallık ve kişisel amaçların feda edilmesi durumu söz konusudur. Rahat bir sayı değildir.

13   Değişim:
Bu sayı güçlü olmaya ve değişim içerisinde olma durumuna işaret eder. Sanıldığı gibi uğursuz değildir ve hayatın içinde saklı olan güçlü dönüşümleri kullanabilme gücü verir. Eğer bu güç bencilce kullanılırsa kişinin kendisine yıkım getirecektir. Bu sayı aynı zamanda araştırmacılar, kaşifler ve alışılmış olan şeyleri değiştiren kişilerle yakından ilgilidir.

14   Hareket, mücadele:
Bu sayı sahibinin hayatında yazı, yayıncılık ve tüm medya konuları ile alakalı olarak toplumla iletişim içerisinde olmak vurgulanır. Kişinin hayatında dönemsel olarak yapılan anlaşmaların getirdiği değişimler, iniş ve çıkışlar söz konusudur. Hareket, yolculuklar, yabancılarla ilgili işler şanslı ve başarılı sonuçlar getirecektir. Başkalarının sözlerine her zaman güvenilmemelidir.

15   Majisyen:
Bu kişisel konuşma ve yazı, müzik ve sanat yetenekleri ile başkalarını etkileme ve güçlü kişilerden destek alabilme konusunda şanslıdırlar. Dramatik bir yapıları ve başkalarını etkileme gücüne sahiptirler. Ancak bu kişilerin sahip oldukları bu etkileme gücünü kötüye kullanmamaları önerilir. Böyle durumlarda başkalarının kurbanı olabilirler.

16   Yıkılan kale:
Bu sayı tarot kartları arasında yıkılan kuleye karşılık gelir. Bu sayı içerisinde sonu kötü olan olaylar ve planların yıkıma uğraması söz konusudur. Bu nedenle bu sayı sahibinin isminde değişiklik yapması önerilir. Detaylara dikkat ve planların özenle yapılması her zaman önemsenmelidir.

17   Mecusi yıldızı:
Son derece ruhsal bir sayıdır ve kişiye hayat zor tecrübelerinden kazançlı çıkacağı testler getirdikten sonra güçlü başarılar getirir. Bu sayı aynı zamanda kişinin bu başarılarının asla unutulmayacağını, isminin ölümsüz olabileceğini gösterir. Örneğin Mustafa Kemal Atatürk’ün Kalde Alfabesine göre karşılığı 17’dir.

18   Maddiyat-maneviyat çatışması:
En zor bileşik sayılardan birisidir. Aşırı maddiyatın ruhsallığı yok etme riski söz konusudur. Bu durum aile içinde çatışmalara, sürekli mücadelelere, yıkımlara işaret eder. Bu nedenle mümkünse ismin değiştirilmesi önerilir. Hayat içerisinde mutlaka ruhsallık geliştirme zorunluluğu vardır. Örneğin İngilizce’de Hz. Isa, Jesus, Jesus of Nazareth ya da Jesus Christ hep 18’e bağlanır.

19   Göklerin prensi:
Bu bileşik sayılar içinde en şanslı ve iyi olanlarından birisidir ve daha önceki olumsuzluklardan, zorluklardan kurtulma yolunda önemli başarılar, zaferler getirir. 10 sayısındaki gibi güç ve yükselme vaat eder ancak bu sayıda olduğu gibi inişleri anlatmaz.

20   Uyanış:
Bu bileşik sayı aynı zamanda “yargılama” olarak da adlandırılır. Tarot’taki yargı kartı ile ilişkilidir. Bu sayı uyanışı, yeni bir farkındalığa doğmayı, yeni amaç ve planları temsil eder. Planlarda gecikmeler olsa bile, sabır göstermek esastır ve bu sayının ana dersi sabırlı olmaktır. 20 güçlü hayal gücü verir ancak finansal açıdan o kadar sağlam olmayabilir. 20’ler için para ön planda değildir.

21   Mecusi tacı:
Bu sayı genel olarak başarı, ilerleme garantisi, onur ve ödül kazanma yönünde başarılar gösterir. Bu başarılar uzun mücadele, çalışmaların ve kararlılığın arkasından kazanılmıştır. Ancak kişi her durumda tüm karşıtlıklar ve mücadeleler karşısında son bir zafer için hazır olmalıdır. Bu şanslı bir sayıdır.

22   Boyun eğme ve önlem:
Bu sayı başkalarının aptallıklarına, hatalı hareketlerine göz yuman iyi bir adam olarak
nitelenir. Başkalarının sunduğu yanıltıcı hayallerden uzak durmak gerekir. Genellikle tehlikeler ortaya çıktığında ve aslında geç kalındığında uyanış söz konusudur. Bu nedenle bu sayı sahibi kariyer ve maddi konularda tedbirli hareket etmek ihtiyacındadır. Kişi kendi sorumluluğunu aldığı anda hedeflerine erişebilir.

23   Aslan’nın kraliyet yıldızı:
Bu karmik ödüllendirme sayısıdır ve sadece başarı değil aynı zamanda güçlü kişilerden ve alanlardan destek sağlar. En şanslı sayıdır ve kişiye büyük bir hoşluk getirir. Kişi pek çok alanda imkan sağlar ve zor zamanlarda koruyucudur. Ancak bu sayının kötüye kullanımı ve ruhsallıktan uzaklaşılması halinde gelecek deneyimler için zorlu olur.

24/42   Aşk, para ve yaratıcılık:
Bu sayılar son derece kısmetli, pek çok açıdan kolaylık, aşk, keyif ve parasal yönde şans getiren özelliklere sahiptir. Kişinin güçlü kişilerden, otoritelerden destek alması da mümkündür. Aşkta mutluluğu arttırır ama sonuçta bu kişinin tüm bu kolaylıklar karşısında zevklerinde aşırıya gitmemesi ve kötüye kullanmaması gerekir. Bu imkanların bencilliğe dönüşmemesi sağlanmalıdır.

25/34   Dikkat ve analiz:
Bu sayılar uzun yıllar gösterilen dikkat ve insanları gözleme, hayat deneyimleri sayesinde elde edilen dünyasal başarılara işaret eder. Daha önce yaşanan hayal kırıklıkları ve hataların aşılması ile birlikte kişinin yargısı mükemmelleşir ancak bu sayı maddi kazançlar için değildir.

26/35/44   Ortaklıklar:
Bu sayılar özellikle merhamet ve vericilik üzerinden çalışır. Kişinin hayatında karşıtlıklar söz konusudur. Kişi başkalarının yanlış tavsiyeleri yüzünden hayal kırıklıkları ve engellerle karşılaşabilir. Kişi kendi sezgilerine güvenmeli ve kendi gelir durumunu dengelemeye çalışmalıdır. Cömert olabilmek için kişi önce kendisinin geleceğe yatırım yapması gerekmektedir.

27/36/45   Asa:
Bunlar mükemmel ve şanslı bir sayılardır. Kişiye cesaret ve güç getirir. Kişi kendi özgün düşüncelerini, planlarını sürdürmeli, yaptığı işlerde başkalarının etkisinden uzakta kalmaya özen göstermelidir. Karmik ödül sayılarıdır.

28   İnançlı kuzu:
Bu sayı şaşırtıcı ve engelleyici engellerle doludur. Bu kişiler çok zeki ve dikkat çekecek bir başarıya hazır olsalar da gelecek için sağlam plan yapmalıdırlar. Zira başkalarına aşırı güven, iş hayatındaki rekabet ciddi tehlikeler ve hukuki kayıplara işaret edebilir. Böyle durumlar her şeye yeniden başlanmasını gerektirebilir, bu nedenle ismin değiştirilmesi daha uygun olabilir.

29/38/47   Baskı altındaki zarafet:
Bunlar büyük yükler getiren karmik sayılardır. Kişiyi ruhsal açıdan büyük oranda test eder ve zorlu deneyimlerden geçirir. Güven vermeyen arkadaşlar, hile ve aldatmalar, beklenmedik tehlikeler söz konusu olabilir. Böyle bir durumda yeni bir isim seçmek daha iyi olabilir.

30/39/48   Yalnız kişi, meditasyon:
Bu sayılar içsel gözlem, düşünceli çıkarımlar ve başkaları üzerinde zihinsel üstünlük işaretidir. Kişi tamamen zihinsel plandadır, çünkü kendileri öyle istemektedirler. Bu ne olumlu ne de olumsuzdur ancak bu kişilerin yalnız, kendi içlerinde kalmalarına yol açabilir. Kişi etrafın gürültüsünden uzakta kalmak ister ve kişisel yeteneklerini kullanarak değişik alanlarda ödüller kazanabilir.

31/40/49   İçe kapalı kişi:
Bu sayılar da 30/39/48’e benzerdir ancak onlardan daha da fazla kendine yeterlilik, içe dönme ve izole olma durumundadır. Yüksek bir zeka söz konusudur ve kişi kendisini dış dünyanın parlaklığından uzaklaştıracak seçimlerde bulunur. Bir şekilde toplumun uzağında olma durumu vardır. Bu kişiler aynı zamanda ön yargılı olabilirler, farklı politik bakış açılarına sahiptirler.

32/41/50   İletişim:
Bu kişiler yazıları, sözleri ile geniş kitleleri etkileme gücünü ve yeteneğine sahiptirler. Bir bakıma 'yazarlık' sayısıdır. Başkalarını etkileme güçleri, çekicilikleri ve dikkat çekici konuşma yetenekleri olabilir. Yazmak, yayıncılık ve tüm medya kanalları onlara açıktır. Ancak bu kişiler fikirlerini her zaman esnek tutmak ve tolerans göstermek zorundadırlar. Böyle bir durumda, kendi planları başkalarının inatçılığı ya da aptallığı yüzünden bozguna uğrayabilir.

33   İlişkiler ve kazançlar:
Bu sayının etkisi 24 gibidir. Kişiler aşkta, yaratıcı konularda finansal açıdan kazançlı çıkabilirler. Bu kişilerin ilişkileri kendine özgündür ve her zaman hayatları açısından önemlidir. Ancak bu şanslarını kötü yönde kullanmamaya özen göstermelidirler. Her zaman daha alçak gönüllü olmaları yararlarına olacaktır.

37/46   Özel güç:
Bu sayıların kendine özgü bir gücü vardır. Oldukça hassas bir yapı ve iyi, yardımcı arkadaşlar verir. Kişinin çekim gücü yüksektir, genellikle sanatsal alanda yer alır. Verimli ortaklıklar yapabilir. Ancak cinsellik üzerine güçlü bir vurgu vardır ve bu alanda olağan dışı olabilir. Mutluluk ve başarı genellikle ortaklıklar yoluyla elde edilir.

43/52   Şanssız:
Eskiler bu sayıların şanslı olmadığını ve daha olumlu bir sayı ile değiştirilmesi gerektiğini söylerler. Bu sayı ani olaylara, büyük değişikliklere, mücadeleye, çatışmaya ve savaşlara neden olarak sürekli tekrar eden başarısızlıklar getirir.

51   Güç ve riskli ilerleme:
Bu sayının kendine özgü bir gücü vardır. Özellikle kişiyi savaşçı konumuna sokarak kişi hangi konuya girişiyorsa ani ilerleme vaat eder. Askeri konular için uygun olabilir. Ancak bu durum tehlikeli düşmanlara, rakiplere ve olumsuz olaylara işaret edebilir. Bu nedenle ismin daha güvenli bir sayıya dönüştürülmesi önerilir.




4 Mayıs 2017 Perşembe

Farkındalık ve İdrak



Bilinçlenme, Farkındalık ve İdrak


Bilinçlenme ile ve farkındalık ile paralel bir sürecin sonucu olarak algılamalı idrak kavramını. En yüksek manada düşünmeye çalışınca, bizler neden varız? Tekamül için. İdrakimizi gitgide yükseltmek için. Tüm varoluş eğer Bir ise, işte biz bütünün idrakini artırıyoruz. Sonsuza uzanan sayı düzlemi gibi. Ucu bucağı yok. Ve düzlem de değil. Çok boyutlu ve sonsuz açılı bir varoluşun içindeyiz. İllüzyon içinde sonsuz var edilişimize hizmetimizin ucu bucağı olmayan amacı ne olabilir?

İdrak üstü idrak.


Küçük adımlarla ilerliyoruz illüzyonun içinde. Ve aslında kimiz? O'na ait O'ndan parçacıklar. Sonsuz deneyimlerle idraki artırdıkça artırmaya hizmet ediyoruz.

Bir sonraki basamağı dahi düşünerek hareket edebiliyorsak, epeyce farkındayız demektir, içinde bulunduğumuz algı içinde. Basamağın ötesinde en geniş manada düşünebilmek ise, O değil, biz olduğumuzu ve Bir'in idrakinin sonsuz deneyimlerle sürekli artması yolculuğu.

Belki evren de bu sebeple sürekli genişliyor. Yeni var oluşlara hızla yer açılıyor. Buradan baktığımızda ise ancak bu kadarını aklımıza getirebiliyoruz? Daha ne kadar farklı titreşim boyutları, alemler, var oluşlar mevcut.

Anladığımızı sandığımız ya da olduğumuzu sandığımız noktalarda ise at gözlüklerimizi taktığımızın ayırdında olamıyoruz o süreç içinde. Çünkü algı üzerinde algı, idrak üzerinde idrak olmasa bizim burada işimiz nedir?

Belki yarın birileri karşımıza çıkıp öyle bir bakış açısı ortaya sunacak ki. Hiç farkında olamadığımız bir açıdan ufkumuzu açacak. Bir at gözlüğümüz daha eksilecek ve şükran duyacağız. İçinde yaşadığımız illüzyonun içinde "kim kimin tavuğuna kışt demiş" meselesine aklımızı yormamızın ne kadar da anlamsız olduğunu biraz daha idrak edeceğiz.
Peki eğer biz O'ndan bir parçaysak, bedenli bilincimizin donanımı idrak artırmak için yeterince kapsamlı değil midir? Sürekli istesek, gitgide daha çok verilmez mi? Amaç edinsek ulaşamaz mıyız? Niyet etsek ve hep niyet tazelesek, aktive edemez miyiz?
Biz neden buradayız?

8 Mart 2017 Çarşamba

Organik Beslenmenin Önemi ve Kapalı Ambalajlı Peynir Deneyi


Organik Beslenmenin Önemi ve Kapalı Ambalajlı Peynir Deneyi


Kimyasallardan uzak, doğal ve organik gıdalarla beslenmenin önemi konusunda insanlık epeyce beslendi. Ancak hala üzerinde durulması gereken önemli noktalar var. Ambalaja girmiş ürünlerin bir çoğunda, gıdanın bozulmaması için çeşitli yöntemler uygulanıyor. Ve maalesef kimyasal içeren ve doğallıktan uzak olan gıdalar bakkallarda ve marketlerde raflarda sağlığımızı tehdit eder şekilde bizi bekliyor.
 
Bu ürünler ne kadar uzun beklese de bir türlü bozulmuyor. Son kullanma tarihleri geçince iade ediliyorlar ve bunların kimileri tarihleri ötelenmiş yeni ambalajlarla yine raflarda yerini alıyor.
 
Doğal bir günlük süt birkaç günde bozulur. Bildiğimiz gerçek yoğurt bekledikçe ekşimeye başlar. Ancak son kullanma tarihi geçene yoğurt üreticisine iade edildiğinde, üzerinde tarih olan plastik kapak yeni tarihli olarak değiştirilip, yeniden marketlere verilse, kimsenin ruhu duyar mı? Zaten bozulmuyorlar ki. Ve ekşimeyen yoğurt mu olur?
 
60 gün oda sıcaklığında bekletilen, üç farklı peynir

Markette kapalı ambalajda satılan üç farklı peynir çeşidi üzerinde bir test yaptık ve fotoğrafları yukarıda. 60 gün oda sıcaklığında ve açıkta bekleyen peynirlerin her üçü de küflenmeye yüz tutmadı. Biri içindeki sıvıyı bolca dibine bıraktı ve her üçü de oda sıcaklığında sadece kurumaya yüz tuttular. İçerdiği sıvıyı dibine bırakan peynirin ters çevrilmiş hali var fotoğrafta ve aslında kütlesi kurumaya başlamış. Eğer kapalı ambalajlarında ve yeterli soğuk ortamda bekleselerdi bu peynirler muhtemelen ilk günkü görünümlerini koruyacaklardı.
 
Peynirlerin küflenmemesi ne anlama geliyor? Küf mantarları dahi kendilerine yaşamlarını sürdürebilecek bir besin ortamı bulamıyorlar. Deney yazın yapılmış olsa, yüksek olasılıkla üzerlerine sinek dahi konmaz.
 
Peki biz bu gıdaları yediğimizde sağlıklı mı besleniyoruz? Bu ürünlerin bedenimize ne zararlar verebileceğini kestirebiliyor muyuz? Ne yediğimizi bilebiliyor muyuz?


17 Kasım 2016 Perşembe

Yargılamak ve Hatta Yargılayıcı Olmakla Yargılamak



YARGILAYICILIKLA YARGILAMAK!


       Yargılamak kavramı konusunda kendini geliştirme aşamasında olanların aklına ilk başlarda gelemeyen bir durumdur bu: 'Yargılayıcılıkla yargılamak'.

       Tespit ile yargı kavramını gayet iyi ayrıştırmışların bilinç seviyesi bunun biraz üzerindedir.
Bilinç seviyesi ile bu ikisini ayırt edebilecek düzeyde olan biri yargılama konusunda kaygısızdır konuşurken. Dinlerken ise, ilk anda anlayamadıysa hemen kafasında sorgular duyduğunu, "bu bir tespit miydi yargı mıydı" diye.
 
       Ve yargılayıcı olmakla yargılanır ve söylediğinin bir yargı değil de bir saptama ya da tespit olduğunu açıklamak isterse, karşı taraf hiç inanmayabilir de. Çünkü kendinden bildiği şekliyle anlamıştır durumu ve yargılamıştır.

       Algının üzerinde algı var. Ve idrakin üzerinde idrak.


13 Kasım 2016 Pazar

Ne Düşünüyorsak Oyuz

 

NE DÜŞÜNÜYORSAK OYUZ

 
Öncelikle başlık cümlesinin kulaklarımızda yer etmiş haliyle başlamak gerekir. "Ne yiyorsak oyuz." Kesinlikle çok yerinde bir cümle. Bir söylem vardır. Obezite, beyaz un çıktıktan sonra yaygınlaşmış. Daha öncesinde bu yönde ciddi bir sorun yokmuş. Sonrasındaki gelişmeler; türlü çeşitte, unlu mamuller, şekerle birleşmiş türevleri ve derken derken kilo almaya ve sağlığını kaybetmeye başlayan dünya insanları. Hatta ABD insanları sağlıksız beslenme konusunda daha kötü durumda.
 
Bu duruma bir dur demek de oldukça zor. Çünkü sektörler oluşmuş. Yatırımlar yapılmış. Bu sektörlerin patronları ülkelerin ekonomilerine vergi ödeyerek katkıda bulunuyorlar. Ve mali gücü ellerinde bulundurdukları için de çeşitli, şekillerde yönetimlere etki edebiliyorlar.
 
Ülkemizde Canan Karatay Hocamızın değeri hala tam olarak anlaşılamadı. Ancak önemli bir bilinçlenme katkısı oldu ülke insanımıza. Okul kantinlerinde zararlı gıdaların satılmamaya başlanması oldukça önemli bir gelişmeydi. İnsanlarımızda ekmekten olabildiğince uzak durulması yönünde önemli bir bilinçlenme oldu. Aslında şu var ki ekmek bizim kutsalımızdı. Yeminler ekmek üzerineydi "ekmek çarpsın" denilerek. Aslanın ağzından artık midesine inmiş olan yine ekmekti. Ekmek parası için çalışıyorduk çünkü. Bu yöndeki bilinçlenme sürecinin başlamasını sağlayan Canan Karatay'dır denilirse, sanırım bu yanlış olmaz.
 
Aslında geçmişten gelen çok eski bilgiler var. Hepimiz biliyoruz. Ama bir spiritüelin bilmesi gereken en önemli bilgi orada da geçerli. Nedir o bilgi? "Bilmek yetmez, uygulamaya geçirmek önemli." Hayata geçiremediğimiz doğru bilgi bize fayda sağlamıyor. Eskiden beri bildiğimiz temel bilgi neydi peki? Un, şeker, tuz. Bu üç beyazdan uzak durmak. Hepimiz biliyorduk, ancak ne kadar uygulanıyordu? Neredeyse hiç.
 
Evet yediklerimiz konusu bu sebeple önemli. Çünkü sorun sadece ekmek ya da unlu mamuller değil. Her yediğimiz şeyi biz bedenimize almış oluyoruz. İçindeki yararlı kısım bize enerji versin, yaşam gücü versin diye yemek ve içmek zorundayız hep. Bu durumda ne yediğimiz ve içtiğimiz son derece önemli. Bedenin yapı taşları bu sayede hayat buluyor. Ve maalesef sağlıksız olan bir dolu yapay yiyecek o kadar lezzetli ki. Bizim aklımızı çelmeye çalışıyorlar sürekli. Pastane ürünleri büyük marketlerin içinde dahi şeytanın günaha davet büroları gibi faaliyet gösteriyorlar. Kendi bedenine zarar verecek şeyleri yeme alışkanlığını bile bile devam ettirmek olmak günah değilse nedir?
 
Peki nasıl bir beslenme şekli geliştirmeliyiz? İşte ne yazık ki henüz insanlık o kadar bilinçlenemedi. Eskiden yağ yeme kolesterol yapar denilirdi mesela. Aslında organik hayvansal yağların bir suçu yoktu. Onlar faydalı olan yağlar. Tabii dengeli tüketildiğinde. Gerçek zararlı olan margarindi. Çünkü yapay olan bir şeyi bedenimiz tanıyamıyor. Tanrının sihirli, yaratım değneği değmemiş onlara. İnsan aklıyla yapay olarak üretilen hiç bir şey şu an için faydalı değil. Bir besin doğallıktan uzaklaştıkça zararlı etkisi artıp bir nevi zehre dönüşüyor. Biz beslendik ve doyduk sanıyoruz ancak vücudumuz ondan aldığı enerjiyle onun verdiği zararı yok etme mücadelesine giriyor. Onu arındırmaya gücü yetmiyor. Biz de sanıyoruz ki doyduk. Hayır bedenimize kötü atıklar ekledik ve ağır bir yük yükledik. Ve bunu düzenli olarak yaparsak beden bir noktada iflas etmeye başlıyor yavaş yavaş. Zehirleniyor ve sinyaller veriyor. Hastalıklar başlayabiliyor. Arıtabileceğinden fazla zararlıyı yükleyerek biz kendimize zarar vermiş oluyoruz.
 
İşte bu sebeple doğal tarım ve gıdalar önemli. Doğal gıdaların bir çoğunun kendince ayrı faydası var. Çünkü orijinal ürün. Yapaylık yok. İnsan teknolojisi ve bilimi henüz emekleme aşamasında bile değil. Bilimin ve tıbbın tarihi 300 bilemedin 500 yıl denilebilir. En kayda değer kısmı ise son 100 yıl sadece. Hatta 1950 'li yıllarda "yemekten sonra bir sigara içmek hazmı kolaylaştırır" diyen doktorlarımız varmış. Forumumuzda dahi kanal mesajı olduğu söylenen bilgilerde bir zaman sigaranın faydalı olduğu yazıyordu. Ancak artık kesin olarak kanıtlandı ki, bağımlılık yapıyor ve çok büyük zararları var vücuda.
 
Faydalı kimi ayrıntılarda da epey bilinçlendik. Yumurtanın dahi doğal beslenen, gezen tavuk yumurtası olduğunda daha faydalı olduğunu biliyoruz artık. Yani bu demek oluyor ki, o tavuğun gezindiği yerde yediği yeşilliğin, solucanın ne kadar doğal gıda aldığı dahi önemli. Dünyanın kirli bir çevresi yerine daha doğal ve temiz bölgesinde beslenen tavuk olması dahi önemli. Önüne atılan buğdayın da ne kadar doğal ortamda ve doğal gübreyle beslendiği dahi önemli. Ve ancak bunu gerçekten sağlayacak bilince sahip olmayan bir dünyada yaşıyoruz halen. Çevrecilik faaliyeti ise ancak farklı amaçlara kılıf yapılarak sözde yapılıyor ancak.
 
Ancak biz kendi adımıza kendimiz için ne kadar doğal beslenebilirsek o kadar iyidir diye düşünmeliyiz. Çevreciliğe kadar dayanan bir beslenme bilincini anlayıp, kabul edip, bunu bir kafede pasta ve yanında kola eşliğinde tabletimizden okuyorsak en başta bahsettiğimiz konuya gelmiş oluruz. Önemli olan bilmek değil uygulamak. Sağlıklı, doğal ürünler yemek ve doğal kaynak suyu içmek. Evde üretimi kefir ve yoğurt, bedenimiz için çok sağlıklı gıdalardır diye de not düşelim.
 

Bu kadar uzun bir girizgahtan sonra başlık konumuza gelelim. Yediklerimiz ve içtiklerimiz doğal olarak beynimizin salgılayacağı hormonlara da etki ediyor. O sebeple konuya oradan girmek gerekiyor. Ve işte bu hormonların salgılanmasına etki eden en önemli unsur ise düşünce sistemimiz. Eğer sağlıklı düşünce kalıplarımız varsa, bu bedenimiz için salgılanan hormonların da en iyi şekilde kontrol edilmesini sağlıyor. Beynimiz ve bedenimiz en sağlıklı haline en doğru düşünce kalıpları sayesinde ulaşabiliyor. Burada 'fikir özgürlüğü' denen kavramla dahi çelişen bir durum var. Zararlı fikirlerin beyinde yarattığı etki bedenin sağlaması gereken faydayı düşüren etki yapmış oluyor.
 
Dikkat edelim, günümüzde yaşına göre çok genç gösteren insanlar var. İşte onların kendi inanış biçimleri ve benimsedikleri faydalı düşünce kalıpları bedenlerinin genç görünmesine olumlu katkıda bulunmuş. Mutlaka genetik unsurlar da vardır ancak genetik unsura etki eden aileden kazanılmış düşünce kalıplarını dahi göz ardı etmemek gerek.
 
Çokça geliştirilebilir örnekler, ancak buna insanların genel inanç sistemlerinden kaynaklanan ve çok rastlanan bir düşünce kalıbını örnek verirsem belki daha iyi anlaşılabilir.

Olumlu olmayan düşünce kalıpları:
Gittikçe yaşlanıyoruz.
Unu eledik eleği astık.
Yaş 70, iş bitmiş.

Olumlu ve faydalı düşünce kalıpları:
Yıllar ilerledikçe daha gençleşiyorum.
Daha yapılacak çok işler var.
Gençliğimin baharındayım.

Mükemmel çalışma yeteneği olan bir donanımımız var. Beynimiz. Bizden sadece doğru komutları bekliyor. Yani düşünce kalıplarının sağladığı telkinleri. Evet bu ikinci bölümdekileri benimser ve sürekli kendimize telkin edersek, çalışacaktır. Çünkü beynimiz de bu yapıcı düşünce kalıplarına uygun hormonları kendiliğinden salgılamaya başlayacak. Ve olumlu düşünce kalıpları sadece gençliğe ve sağlığa dair değil. Buradaki örnek öyle sadece. Her yaşta da uygulanması gerekir. Çocuklarımızı da en kısa sürede bu konuda bilinçlendirmeliyiz. Eğer hayatımızın her anına dair olumlu düşünce kalıpları benimsemeyi adet edinirsek, bizi kimse tutamaz.

İşte zaten insan için 'hayat denilen şey, bir olumlu düşünce kalıplarını oluşturma ve yayma sanatıdır' da diyebiliriz. Bilinçlenme, başkalarına fayda sağlama ve gelişim bununla birlikte ister istemez gelir.
 
 
Sağlık, huzur ve mutlulukla.



Her hakkı saklıdır. İzinsiz yayınlanamaz.
Sadece bir forum ve bir blog sitesinde yayın hakkı bulunmaktadır.
 

19 Ekim 2016 Çarşamba

Akıllı Telefon ve iPhone Satın Alma Kılavuzu


iPhone ve AKILLI TELEFON SATIN ALMA KILAVUZU


          iPhone günümüzde elinde en yüksek teknolojiyi akıllı telefon olarak bulundurmak isteyenlerin, ilk tercihlerinden. Bir marka destekçiliği amacı yok bu yazıda. Kapitalist sistemin de körüklediği tüketim çılgınlığı ülkemizde olduğu kadar tüm dünyada ekonomik anlamda önemli bir pazar payı tutuyor.
 
          Bunun günümüz için kişi başı maliyetini hesaplamak istedik. Cihazını her üst modelde yenilemek isteyenlere göre düşününce, kişi başına maliyeti bulmaya çalışınca şu sonuç çıktı. Her yeni çıkan iPhone modelinde, eldeki bir sene önce alınmış cihazı temiz şekilde ve kutusuyla satıp aradaki farkı tamamlamak, geçtiğimiz 4 seneyi dikkate alarak hesaplayınca yaklaşık 2 lira civarı bir maliyet tutuyor.
 
          Burada kastedilen cihaz ilk çıktığı günlerde faturalı ve 2 yıl garantili olarak alınan iPhone telefon. Alındığı anda ekran kaplaması yapılmış ve kılıf takılmış olmalı. Çünkü satarken, sıfır görünümlü olması, tüm kutu içeriğinin ve kutusunun olup, garantisinin de hala 1 yıl devam ediyor olması gerekiyor. Aynı zamanda faturanın aslı ya da fotokopisi de satarken teslim edilebilir. Ve hatta şu tarih ve saatte sattım diye aralarında iki nüsha bir protokol düzenlenmesi uygun olur.
 
           Çünkü alan kişi cihazın kendindeyken çalınma durumu savcılığa intikal ettirse, bu belgeler kendinden istenecek. Ve cihaz bu haliyle ikinci elde değerli. Çünkü geçmişi de şüpheli durumda değil.


          Eğer aynı cihaz 2 sene kullanılacak olursa, günlük 1.50 TL maliyeti oluyor. Bir buçuk lirayı ödeyen günde 50 kuruş daha koyar aynı cihazı iki sene kullanmaz diye düşünmek hiç de anlamsız bir düşünce değil. Zaten çok ciddi bir teknoloji farklı olmuyor bir senede diye düşünmek de anlamsız değil.
 
          iPhone telefon için örnekleme yapmanın nedeni çok basit. Çünkü ikinci elde satarken kaybı az.  Hesaplama yapmadık ama günlük aynı maliyeti başka cihazda yapsak, günlük maliyet daha fazla olacak ve bu defa yenilemekten kaçınarak, yeni teknolojiden daha uzun süre uzak kalacaktık.
 
          iPhone 5 ve iPhone 6 modelleri ikişer sene kullanılarak ortaya çıkan sonuç Türkiye'de son 4 sene içinde günlük bir buçuk lira civarı bir maliyet gösterince, her sene telefon yenilense sonuç ne olurdu hesabı bu sonucu verdi. Cihaz elde 3 sene tutulsa bu defa günlük maliyet 1 liraya düşecekti muhtemelen. Pilin değişmek zorunda kalıp ya da mevcut batarya ile devam etme gayreti maliyeti değiştirecekti. Cihazın bir arıza yapması riski de alınmış olacaktı.
 
          Bu durumda kerhen de olsa, söylemek zorundayız ki, her çıkan iPhone modelini ilk çıktığı günlerde alıp, temiz kullanmak en akıllıca akıllı telefon kullanma yöntemi. Eğer çıktıktan 2 ay civarı geç aldıysak, iki sene kullanmakta sakınca yok. Çünkü ikinci elde iki sene sonra satarken, alan kişi hala en az bir ay garantisi olduğunu duyarsa, eve gittiğinde bir sorun görürse garanti kapsamında telefonu değişebileceği iç rahatlığında olacaktır. Bu da satışı kolaylaştırıp, fiyatı artıran bir etki yaratacaktır.
 
          Burada verilen rakamlar mutlaka değişebilir. Hele ki köklü model ve donanım değişiklerinde rakamlar çok farklı olabilir. Fakat 4 yıllık gözlem konunun mantığını ortaya koyuyor. Akıllı telefon kullanmadan yapamayacaksak ikinci el satışı en uygun olacak modeli alıp, temiz kullanarak, garantisi tam bitmeden satmak oldukça akla yatkın bir yol.
 
          Bir ayrıntıya daha dikkat çekmek gerekiyor. Eğer cihazı ilk satışa sunulduğu anlarda bir satış mağazasında elden satın almıyorsak, en doğrusu Apple Story'den ya da internet üzerinden online olarak satın almak. Çünkü 14 Ekim 2016 'da çıkan iPhone 7 ve Plus modellerine bakarsak, kutu ambalaj jelatinleri çıkar-tak yapmaya oldukça elverişli. Ve bu durum ülkemiz gerçekliğinde maalesef oldukça çok kötüye kullanım yaratabilecektir. Apple bu konuya önümüzdeki yıllarda kesinlikle dikkat etmeli.
 
          Bir diğer ayrıntı da Apple için yine önlem alınması gereken bir husus. Cihaz kutudan ilk çıkarılırken, dikkat edilmezse, bir anlık dalgınlık ve acelecilik sonucu, daha el bile değmeden yere düşebilir.
 
          Umarız teknoloji ürünleri yıllar içinde giderek ucuzlar. Ama teknoloji çağına giriş daha yeni başlıyor. Güle güle kullanalım diyelim. Ancak kendimizi o kadar da kaptırmayalım. Bedenimizin doğal olan her şeye de gereksinimi var.

- - - 0 - - -
 
Her hakkı saklıdır. İzinsiz alıntı yapılamaz. Link verilebilir.
 
19/10/2016

30 Ekim 2015 Cuma

Algı Yönetimi Nedir?

Algı Manipülasyonu Hakkında

 
          Bir laf vardır. Olay tek ama rivayet muhtelif olur. Algı yönetimini de bu şekilde açıklayabiliriz. Ortadaki mevcut olayın hangi bakış açısıyla sunularak, insanların o yönüyle bakmasını sağlamaya çalışmaya algı yönetimi deniliyor. İşin ilginci o ki her iki bakış açısının da kendi ikna edici açıklamaları olabiliyor. Hatta fasulyeden sebeplerle insanlar futbol takımı tutar gibi ayrıştırılabiliyor bu şekilde. Hatta aidiyet duygusu istismar edilerek, özellikle gençler ve kendini yönlendirecek daha faydalı bir seçenek aramayı düşünemeyen insanlar bir şekilde kutuplaştırılabiliyor.
 
          Yine bir örnekten gitmek için fasulyeden sebepler dedik, çünkü örneği de fasulyeden vermeyi düşünmüştük. Geçmiş zamanda piyasada satılan mizah dergilerinden birinde bir karikatür vardı ve duvara yazı yazan gencin cümlesi şuydu:
 
"Kahrolsun kuru fasulyenin pilav üzerindeki faşist baskısı ve yerli işbirlikçisi aşçılar."


Pilav üstü kuru fasulye

          Görselle de destekleyince, bu anlatımı bu şekilde ifade etmek ve bu yönde bir genel algı oluşturmak gayet mümkün. Ki gerçekten de yıllar boyunca bu esprili ifade ile aslında nasıl da gereksiz yere taraf olunduğu akıllarda kalmıştır. Çünkü geçmiş zamanın sağ-sol çatışması dönemlerindeki durumu hicveden bir cümledir bu.
 
          Olayı kutuplaştırmak istersek hemen farklı bir bakış açısı ile, karşı duvara farklı bir slogan yazabiliriz:
 
"Kahrolsun kuru fasulyeyi kucağına oturtarak kötü emellerine alet eden pilav ve yerli işbirlikçisi aşçılar."
 
          Olaylara tek pencereden bakmak yerine, farklı ve geniş pencerelerden bakanlar o fırçaları ellerine alıp duvara yazmaları için boya temin edenlerin oyununa gelmez. Düşünülmeli ki, o boyayı veren, oluşacak sonuçtan sağlayacağı faydayı elde etmek için bu slogana destek veriyor durumdadır.

Kuru fasulye ve pilav

          Ortadaki gerçekliği inatla ve 'ifade özgürlüğü' ya da 'düşünce özgürlüğü' veya 'demokrasi' gibi genel kabul gören değerleri istismar edercesine tek taraflı olarak çarpıtmak, iyi niyetli sayılamayacak, olumsuz tutumlardır. Ve kabaca tarif etmek gerekirse, kendini yeterince geliştirebilmiş, bilinçli insanlar 'at gözlüklü' bakış açısı değil, geniş ufuklu bakış açısı ile her olayı olabildiğince çok yönüyle değerlendirir ve kötü amaçlı manipülasyonlara alet olmaktan korunurlar.

          Ve mevcut duruma ya da olaya dair iyi niyetli tutum sergileyen örnek cümlelerin "et tırnaktan ayrılmaz" ya da "pilav kuru kardeştir" benzeri ifadeler olduğu yine iyi niyetli olan herkesçe tartışmasız kabul görür.