4 Mayıs 2017 Perşembe

Farkındalık ve İdrak



Bilinçlenme, Farkındalık ve İdrak


Bilinçlenme ile ve farkındalık ile paralel bir sürecin sonucu olarak algılamalı idrak kavramını. En yüksek manada düşünmeye çalışınca, bizler neden varız? Tekamül için. İdrakimizi gitgide yükseltmek için. Tüm varoluş eğer Bir ise, işte biz bütünün idrakini artırıyoruz. Sonsuza uzanan sayı düzlemi gibi. Ucu bucağı yok. Ve düzlem de değil. Çok boyutlu ve sonsuz açılı bir varoluşun içindeyiz. İllüzyon içinde sonsuz var edilişimize hizmetimizin ucu bucağı olmayan amacı ne olabilir?

İdrak üstü idrak.


Küçük adımlarla ilerliyoruz illüzyonun içinde. Ve aslında kimiz? O'na ait O'ndan parçacıklar. Sonsuz deneyimlerle idraki artırdıkça artırmaya hizmet ediyoruz.

Bir sonraki basamağı dahi düşünerek hareket edebiliyorsak, epeyce farkındayız demektir, içinde bulunduğumuz algı içinde. Basamağın ötesinde en geniş manada düşünebilmek ise, O değil, biz olduğumuzu ve Bir'in idrakinin sonsuz deneyimlerle sürekli artması yolculuğu.

Belki evren de bu sebeple sürekli genişliyor. Yeni var oluşlara hızla yer açılıyor. Buradan baktığımızda ise ancak bu kadarını aklımıza getirebiliyoruz? Daha ne kadar farklı titreşim boyutları, alemler, var oluşlar mevcut.

Anladığımızı sandığımız ya da olduğumuzu sandığımız noktalarda ise at gözlüklerimizi taktığımızın ayırdında olamıyoruz o süreç içinde. Çünkü algı üzerinde algı, idrak üzerinde idrak olmasa bizim burada işimiz nedir?

Belki yarın birileri karşımıza çıkıp öyle bir bakış açısı ortaya sunacak ki. Hiç farkında olamadığımız bir açıdan ufkumuzu açacak. Bir at gözlüğümüz daha eksilecek ve şükran duyacağız. İçinde yaşadığımız illüzyonun içinde "kim kimin tavuğuna kışt demiş" meselesine aklımızı yormamızın ne kadar da anlamsız olduğunu biraz daha idrak edeceğiz.
Peki eğer biz O'ndan bir parçaysak, bedenli bilincimizin donanımı idrak artırmak için yeterince kapsamlı değil midir? Sürekli istesek, gitgide daha çok verilmez mi? Amaç edinsek ulaşamaz mıyız? Niyet etsek ve hep niyet tazelesek, aktive edemez miyiz?
Biz neden buradayız?

8 Mart 2017 Çarşamba

Organik Beslenmenin Önemi ve Kapalı Ambalajlı Peynir Deneyi


Organik Beslenmenin Önemi ve Kapalı Ambalajlı Peynir Deneyi


Kimyasallardan uzak, doğal ve organik gıdalarla beslenmenin önemi konusunda insanlık epeyce beslendi. Ancak hala üzerinde durulması gereken önemli noktalar var. Ambalaja girmiş ürünlerin bir çoğunda, gıdanın bozulmaması için çeşitli yöntemler uygulanıyor. Ve maalesef kimyasal içeren ve doğallıktan uzak olan gıdalar bakkallarda ve marketlerde raflarda sağlığımızı tehdit eder şekilde bizi bekliyor.
 
Bu ürünler ne kadar uzun beklese de bir türlü bozulmuyor. Son kullanma tarihleri geçince iade ediliyorlar ve bunların kimileri tarihleri ötelenmiş yeni ambalajlarla yine raflarda yerini alıyor.
 
Doğal bir günlük süt birkaç günde bozulur. Bildiğimiz gerçek yoğurt bekledikçe ekşimeye başlar. Ancak son kullanma tarihi geçene yoğurt üreticisine iade edildiğinde, üzerinde tarih olan plastik kapak yeni tarihli olarak değiştirilip, yeniden marketlere verilse, kimsenin ruhu duyar mı? Zaten bozulmuyorlar ki. Ve ekşimeyen yoğurt mu olur?
 
60 gün oda sıcaklığında bekletilen, üç farklı peynir

Markette kapalı ambalajda satılan üç farklı peynir çeşidi üzerinde bir test yaptık ve fotoğrafları yukarıda. 60 gün oda sıcaklığında ve açıkta bekleyen peynirlerin her üçü de küflenmeye yüz tutmadı. Biri içindeki sıvıyı bolca dibine bıraktı ve her üçü de oda sıcaklığında sadece kurumaya yüz tuttular. İçerdiği sıvıyı dibine bırakan peynirin ters çevrilmiş hali var fotoğrafta ve aslında kütlesi kurumaya başlamış. Eğer kapalı ambalajlarında ve yeterli soğuk ortamda bekleselerdi bu peynirler muhtemelen ilk günkü görünümlerini koruyacaklardı.
 
Peynirlerin küflenmemesi ne anlama geliyor? Küf mantarları dahi kendilerine yaşamlarını sürdürebilecek bir besin ortamı bulamıyorlar. Deney yazın yapılmış olsa, yüksek olasılıkla üzerlerine sinek dahi konmaz.
 
Peki biz bu gıdaları yediğimizde sağlıklı mı besleniyoruz? Bu ürünlerin bedenimize ne zararlar verebileceğini kestirebiliyor muyuz? Ne yediğimizi bilebiliyor muyuz?